HATIRLAMADAN ÖNCEKİ KAPI

Hatırlamadan Önceki Kapı

Hatırlamadan önceki kapı

“Sana seni göstermek için değil senin olmadığın şeyi çözebilmen için geldim.”

-İçteki Sessiz Pusula-

Bazı bilgiler seni özgürleştirir ve seni, “sen” sandığın şeylerden çözer. Enneagram da bu bilgilerdendir. Çoğu kişi onu bir kişilik testi sanır. Seni tanımlar, sınıflandırır ve bir koda indirger; Tip 1, Tip 3, Tip 5… Oysa Enneagram bir sabitleme değil bir çözülme sanatıdır. Ve bu çözülme özle yeniden temasa açılan derin bir aynadır.

Hatırlamadan Önceki Kapı: Kim Olmadığını Görmek İçin İlk Durak

Enneagram kelimesi Yunanca iki sözcükten gelir; ennea (dokuz) ve grammos (çizim, figür, model). Ama bu sadece bir şekle işaret etmez, daha çok hakikatin yörüngesini ima eder. Çünkü Enneagram insan özünden uzaklaştığında geliştirdiği dokuz savunma örüntüsünü açığa çıkarır.

Bu savunmalar tek başına kişilik değildir. Kişilik, bu savunmaların zamanla alışkanlığa dönüşmüş hâlidir. Biz buna benlik deriz. Oysa bu çoğu kez sadece tekrarlayan bir unutmanın yankısıdır. Hatırlamanın ne olduğunu anlamak işte burada önem kazanır.

İbn Sina hakikatin doğuştan geldiğini ama bedenle unutulduğunu söyler. Heidegger, unutulanın sadece geçmiş değil bizzat varlık olduğunu hatırlatır. Çünkü ruh hakikati doğmadan önce zaten bilmiştir. Dünya ise o bilgiyi yeniden hatırlamanın sahnesidir.

Belki de hatırlamak zamanın ötesinden gelen bir çağrıyı duymaktır: “Sen, seni unutmandan önce kimdin?”

Enneagram’ın söylediği de budur: Öğrenmen için değil zaten bildiğini yeniden duyman için vardır. Her tipin içinde bir “kayıp nota” saklıdır. Ve o nota senin öz melodini oluşturur.

  • Tip 1, huzurunu yitirmiştir.
  • Tip 2, sevilmeye değer olduğunu unutmuştur.
  • Tip 3, doğuştan gelen değerini kaybetmiştir.
  • Tip 4, bütün olduğunu unutmuştur.
  • Tip 5, temasa dair güvenini yitirmiştir.
  • Tip 6, içsel rehberliğini kaybetmiştir.
  • Tip 7, anın doyumunu terk etmiştir.
  • Tip 8, masumiyetini koruyamamıştır.
  • Tip 9, varlığını geri çekmiştir.

Ve her tip bu yitimin etrafına bir strateji örer. O strateji görünür hâle geldiğinde biz ona “kişilik” deriz.

Jung’un “Gölge” ve “Persona” kavramları bu noktada bize ışık tutar. Jung der ki: “Kişilik (persona) toplum için taşıdığımız maskedir. Ama bu maskenin ardında gölge vardır. Yani reddedilmiş benliğimiz.”

Enneagram bu maskenin biçimini gösterir ama aynı zamanda maskenin altındaki özle buluşmaya çağırır. Çünkü tipini öğrendiğinde kendini tanımazsın sadece tanımadığın yönlerini de görmeye başlarsın. Ve bu farkındalık bir çöküş değil bir başlangıçtır.

Son Söz

Bu kategorideki yazılarda Enneagram’ı bir kod sistemi olarak değil bir yolculuk olarak göreceksin. Çünkü her dönüşüm yolcusunun bir kapısı vardır. Enneagram’da her tip özün unutuluş biçimini temsil eder. Her strateji ise bu unutmanın ardından gelen varoluşsal bir cevaptır.

Bu yüzden Enneagram sana kim olduğunu söylemez. Aksine, kim olmadığını gösterir. Ve sonra fısıldar: “Ya bunlar sadece alışkanlıksa?” “Ya sen tüm bunların altındaki sessizliksen?” “Ya kişiliğin seni korurken senden uzaklaştırdıysa?”

Enneagram bir dönüşüm çemberidir. Başladığın yere geri dönersin. Ama artık aynı kişi değilsindir. Özünle tanışmış, tipini esnetmiş ve kişiliğini bir hapishane değil bir pencere gibi görmeye başlamışsındır. Ve bilirsin artık: “Ben tipim değilim. Ama tipimin içinden geçmek zorundayım. Çünkü tipim, özümün gölgesidir. Ve gölgesine bakan, ışığını bulur.” 

Daha derin bir okuma için bu linkteki kitaplara bakabilirsiniz.

Bir yanıt yazın