Hatırlamadan Önceki Otomatik Hal
“Rüyada yürüyen biri gibiydin. Gözlerin açıktı ama bakmıyordun. Konuşuyordun ama duymuyordun. Bir hayat vardı ama sen yoktun.”
-Uyanmak İsteyen-
Hatırlamadan Önceki Otomatik Hal: Uyurgezerlik
Bir sabah uyanırsın. Ama bu sıradan bir uyanma değildir. Alarm çalmaz, kahve kokusu yükselmez, güneş ışığı yüzünü okşamaz. Bu başka bir uyanmadır, içerden gelen bir silkelenmeyle olur. Ve o an bir şey fark edersin: Dün değil, yıllardır uyuyormuşsun.
İşte bu uyanışın öncesinde bir hâl vardır: Uyurgezerlik. Var gibi görünen ama aslında orada olmayan bir varoluş. Konuşan ama duymayan, düşünen ama fark etmeyen, hareket eden ama seçmeyen bir benlik. O hâl, yaşamıyormuş gibi yaşamaktır. Hayatın içindeymiş gibi görünürsün ama aslında sadece senaryonu oynarsın.
Peki zihin neden ve nasıl bu hale gelir? Nörobilimci Antonio Damasio, “benliğin oluşması için bedenin yaşantısal olarak fark edilmesi gerekir” der. Ama modern insan bedeninden de kopuktur, duygusundan da. Zihin ise kendine ait bir ritimde tekrar eden devreler kurar. Bu devreler, çocuklukta şekillenen tepkiler, savunmalar ve öğrenilmiş beklentiler üzerine inşa edilir.
Otomatik pilot, bu devrelerin sorgulanmadan çalıştığı hâlin adıdır. Zihnin verimlilik adına ürettiği bir kısa yol zamanla senin “kişiliğin” olur. Tepkilerinin kaynağını bilmeden, düşünmeden, seçim yapmadan yaşarsın. Bu, farkında olmadan “tipine” teslim olmanın ilk hâlidir.
Gurdjieff, insanın uyanmamış hâlini “makine” olarak tanımlar. Der ki: “İnsan, farkında olmadığında kendi iradesine sahip değildir. Sadece olan olur. Olanı yapıyormuş gibi hisseder ama yapan değildir.”
Otomatik pilot, işte bu olanın seni sürüklediği alandır. Senin yerine düşünen alışkanlıklar, duygularını bastıran refleksler, davranışlarını yöneten görünmez komut dizileri.
Enneagram ve Otomatik Stratejiler
Enneagram sisteminde, her tip bir adaptasyon örüntüsüdür. Belirli bir strateji ile hayatta kalmayı öğrenmiş ve o stratejiyi içselleştirmiştir. Ama zamanla bu strateji bir tercihten çıkar, otomatik bir yaşam biçimine dönüşür. Burada bir “uyku” vardır.
Tip 1, içsel eleştirmeni dinlemeden yaşayamamaya başlar; Tip 3, sürekli üretmeden değerli hissedemez. Tip 6, güvence aramadan bir adım atamaz; Tip 9, çatışmadan kaçmadan var olamaz. Ve böylece tip, özün önüne geçer. Uyurgezerlik devrededir.
Hatırlamadan önceki otomatik hal ne kötüdür ne suç. O hâl, bir zamanlar seni koruyan ama artık seni sınırlayan bir kalıptır. Sınırın farkına varmak, ilk uyanış kıvılcımıdır.
Modern dünya, bu uyuşmanın kültürel kutsanışıdır. Bugün içinde yaşadığımız sistem, otomatikliği ödüllendirir. Sabah kalk, işe git, üret, performans göster, tüket, eğlen, uyu ve tekrar et.
Sistem, senin dikkatini sürekli dışa çeker: ekranlara, hedeflere, performans göstergelerine. Sen ise içeriye hiç bakmadan yaşarsın.
Hatırlamadan Önceki Otomatik Hal ve Farklı Bakışlar
Nietzsche, “İnsan, alışkanlıklarının toplamıdır” derken tam da bu tehlikeye işaret ediyordu. Fakat alışkanlık, hatırlamayan bir zihinle birleştiğinde seni senden uzaklaştırır.
Zihin hep meşguldür ama anlamdan yoksundur. Duygular bastırılır ama dışarıya mutluymuş gibi sunulur. Beden sinyaller gönderir ama onları duyacak bir “ben” kalmamıştır.
Modern insan için otomatik pilot, artık istisna değil normdur. Sadece belli dönemlerde değil, ömür boyu sürebilen bir bilinçsizlik hâli olarak yaşanır.
Kendine şunu sor: Son üç haftada kaç kez gerçekten içinden gelen bir “hayır” dedin? En son ne zaman bir sohbetin ortasında gerçekten kalbinle dinledin? Bugün yaptığın şeylerin kaçı senin seçimindi? Ne zamandır “bu ben değilim” cümlesi içinden sessizce geçiyor?
Çoğu insan bir ilişkinin içinde neden mutsuz olduğunu, bir işte neden tükendiğini, sabahları neden isteksizce uyandığını bilmez. Bilmediği şey, otomatik pilotta kalmaktan kaynaklanan varoluşsal körlüktür.
Peki sadece “burada mısın?” Zen öğretisi, bu hâli “zihinle dolu zihin” olarak tanımlar. Oysa uyanış, “boş zihin”le gelir. Yani şimdide, durakta, bedende olmaktan… Zen ustası Thich Nhat Hanh şöyle der: “Bulaşık yıkarken sadece bulaşık yıka. Düşünme, acele etme, planlama. Bulaşıkla bir ol. O zaman gerçekten varsın.”
Bu söz, uyurgezerliğin zıttı olan bilinçli varoluşun tanımıdır. Otomatik pilot ise zihnin geçmişte ve gelecekte gezinirken seni şimdiden koparmasıdır. Ne yaptığını bilmeden yaptığın her şey, seni biraz daha içinden uzaklaştırır.
Uyanışa Çağrı
Uyanışa çatlak açan sorulara ihtiyaç var: Gerçekten bu hayatı sen mi yaşıyorsun? Alışkanlıkların kim olduğunu mu söylüyor sana? Bugün, ilk defa neyi fark ettin? Bu yazıyı okurken bile zihnin kaç kez başka bir yere gitti?
Evet uyanmaya razı olmak gerek. Ki dönüşüm başlasın! Otomatik pilot hâli bir kusur değil, bir başlangıç noktasıdır. Her dönüşüm, uykudan başlar. Ama bu uykudan uyanmak için alarm değil, dikkat gerekir. Sessizlik gerekir. Yavaşlama, durma, boşluk gerekir.
Gurdjieff der ki: “Uyanmak isteyenin önce uykuda olduğunu kabul etmesi gerekir.” Ve belki de asıl soru şudur: Bu hayat gerçekten senin hayatın mı, yoksa bir alışkanlığın mı?
Şimdi dur. Derin bir nefes al. Bedenini hisset. İç sesine kulak ver. Çünkü dönüşüm, hatırlamadan önce bir kez bile gerçekten burada olmayı denemekle başlar.
Daha derin bir okuma için bu linkteki kitaplara bakabilirsiniz. Ayrıca kategorideki diğer yazılara bakabilirsiniz.