Kişilik bozuklukları, genellikle ergenlik veya erken yetişkinlik dönemlerinde başlayan, kalıp halinde tekrarlayan düşünce, duygu ve davranışlarla karakterize edilen bir tür ruh sağlığı sorunudur. Bu bozukluklar, kişinin yaşamını olumsuz etkilerler. Ayrıca iş, okul ve ilişki gibi sosyal alanlarda sorunlara yol açarlar. Genellikle bireylerin düşünce, duygu ve davranışlarındaki devamlı ve tekrarlayan kalıplar nedeniyle, diğer insanlarla ilişkilerinde sorunlar yaşamalarına neden olurlar. Bu nedenle, kişilik bozukluğu yaşayan bireylerin tedavisi, psikoterapi, ilaç tedavisi ve uzman yardımı gerektirir.
Kişilik Bozuklukları Neye Göre Tanımlanırlar?
Kişilik bozuklukları, bir kişinin düşünce, duygu ve davranışlarının kalıplaşmış ve anormal bir şekilde yansımasıdır. Bu bozukluklar, kişinin sosyal, mesleki ve kişisel işlevselliğini ciddi şekilde etkileme potansiyeline sahiptirler. Kişilik bozuklukları, birçok farklı türü olan bir grup psikiyatrik bozukluktur. Genellikle uzun süreli davranışsal ve bilişsel özelliklerin kalıcı bir şekilde değişmesiyle karakterizedirler.
Genellikle şu özelliklerin varlığına dayalı olarak tanımlanırlar:
İçsel deneyimler: Düşünce, duygu ve algıların anormal bir şekilde ifade edilmesiyle karakterizedirler. Bu kişiler, kendilerini dünya ile ilgili olarak farklı bir şekilde deneyimleyebilirler.
Davranış: Kişinin davranışlarının kalıplaşmış bir şekilde tekrar edilmesi ile karakterizedirler. Bu davranışlar, kişinin işlevselliğini olumsuz etkileme potansiyeline sahiptirler.
İlişkiler: Kişinin diğer insanlarla olan ilişkilerinin anormal bir şekilde ifade edilmesiyle karakterizedirler. Bu kişilerin, diğer insanlarla olan ilişkilerinde güçlükler yaşama ihtimalleri yüksektir.
Kişilik bozuklukları genellikle çocukluk veya ergenlik döneminde başlarlar ve yetişkinlikte de devam etme eğilimindedirler. Tedavi edilmezlerse, kişinin yaşam kalitesini ciddi şekilde etkileyerek çeşitli zorluklara neden olurlar.
Hangi Kriterlere Göre Belirlenirler?
Kişilik bozukluğu tanısı, American Psychiatric Association (APA) tarafından yayınlanan DSM-5 (Diagnostic and Statistical Manual of Mental Disorders, Fifth Edition) tanısal kılavuzu tarafından belirlenen bir dizi kriterlere göre yapılır. DSM-5, kişilik bozukluklarını üç farklı kategoriye (Cluster A, B ve C) ayırır. Her kategori farklı kişilik özellikleri ve bozukluklarını içerir.
Kişilik bozukluğu tanısını koymak için, DSM-5’de belirtilen aşağıdaki kriterleri karşılayan uzun vadeli ve istikrarlı özelliklerin olması gerekmektedir:
Kalıtsal yatkınlık: Kişilik bozukluğu genellikle aile öyküsünde veya kişinin genetik yatkınlığında ortaya çıkar.
Duygusal ve sosyal işlevsellikte bozulma: Kişilik bozukluğu olan kişiler, sosyal, mesleki ve kişisel işlevselliği etkileyen istikrarsız davranışlar sergilerler.
Davranışların kalıcılığı: Kişilik bozukluğu, kişinin uzun süreli davranış kalıpları olarak tanımlanır. Ayrıca kişinin yaşamının birçok farklı alanında tekrarlanır.
Kendini yönetmede zorluklar: Kişilik bozukluğu olan kişiler, kendilerini kontrol etme, başkalarıyla ilişkilerini sürdürme ve düşünce ve davranışlarını uygun bir şekilde yönlendirme konusunda zorluklar yaşarlarlar.
Tanımlanmış kişilik özellikleri: Kişilik bozukluğu tanısı için, kişinin belirli kişilik özelliklerinin (örneğin, düşünceler, duygular, davranışlar) belirgin bir şekilde sapma göstermesi gerekmektedir.
Bu kriterler, kişilik bozukluklarının tanısı için kullanılırlar. Bir kişilik bozukluğu teşhisi koymak için, bu kriterlerin uzun süreli davranışlara uygulanması ve diğer olası nedenlerin (örneğin, başka bir psikolojik rahatsızlık) dışlanması gerekir.
Türleri Nelerdir?
Bunlar, American Psychiatric Association (APA) tarafından yayınlanan DSM-5 (Diagnostic and Statistical Manual of Mental Disorders) gibi tanısal kılavuzlarda belirtilen farklı kategorilere ayrılırlar. DSM-5‘e göre, üç ana kategoriye ayrılırlar:
Cluster A (Egocentric Cluster): Bu kategoriye, paranoid, şizoid ve şizotipal kişilik bozuklukları dahildir. Bunlar genellikle kişinin başkalarıyla ilişkilerinde sıkıntı yaşamasına ve sosyal izolasyona yol açarlar.
Cluster B (Emotionally Unstable Cluster): Bu kategoriye, antisosyal, borderline, narsisistik ve histriyonik kişilik bozuklukları dahildir. Bunlar, özellikle duygusal düzenleme ve kontrolle ilgili sorunlar yaşayan kişilerde sıklıkla görülürler.
Cluster C (Anxious Cluster): Bu kategoriye, kaçınmacı, obsesif-kompulsif ve bağımlı kişilik bozuklukları dahildir. Bular genellikle kaygı, güvensizlik ve kontrol ihtiyacı ile ilişkilidir.
Bunların yanı sıra, DSM-5′te belirtilmeyen diğer kişilik bozuklukları da vardır, örneğin depresif kişilik bozukluğu, pasif-agresif kişilik bozukluğu, sadist kişilik bozukluğu gibi. Her bir kişilik bozukluğunun özellikleri ve semptomları farklıdır. Ancak hepsi kişinin düşünce, duygu ve davranışlarının kalıcı bir şekilde bozulmasına yol açar. Ayrıca sosyal, mesleki ve kişisel işlevselliği ciddi şekilde etkiler.
Kişilik Bozuklukları Hangi Kriterlere Göre Guruplanırlar?
Kişilik bozuklukları DSM-5’de üç ana kategoriye ayrılırlar. Bu kategoriler, kişilik özellikleri ve bozukluklarına göre farklılaşır. Bu kategoriler şunlardır:
Cluster A (Eskik Duygusal Tepki Kategorisi): Bu kategori, genellikle tuhaf, ilgisiz ve izole bir şekilde davranan kişileri tanımlar. Bu gruba ait kişilik bozuklukları şunlardır:
Paranoid Kişilik Bozukluğu
Şizoid Kişilik Bozukluğu
Şizotipal Kişilik Bozukluğu
Cluster B (Dramatik, Duygusal veya Davranışsal Bozukluk Kategorisi): Bu kategori, genellikle duygusal ve davranışsal istikrarsızlık gösteren kişileri tanımlar. Bu gruba ait kişilik bozuklukları şunlardır:
Antisosyal Kişilik Bozukluğu
Borderline Kişilik Bozukluğu
Histriyonik Kişilik Bozukluğu
Narsisistik Kişilik Bozukluğu
Cluster C (Anksiyete ve Korku Kategorisi): Bu kategori, genellikle kaygı ve korku ile ilgili özellikleri olan kişileri tanımlar. Bu gruba ait kişilik bozuklukları şunlardır:
Obsesif-Kompulsif Kişilik Bozukluğu
Yıkıcı Kişilik Bozukluğu
Kaçınmacı Kişilik Bozukluğu
Her bir kişilik bozukluğu kategorisi, belirli kişilik özelliklerine ve davranış örüntülerine sahip kişileri tanımlamaktadır. Ancak herhangi bir kişilik bozukluğu tanısı koymadan önce, bir uzmanın değerlendirmesi gerekmektedir.
Kişilik Bozuklukları ile Baş Etme Yöntemleri Nelerdir
Kişilik bozuklukları, genellikle uzun süreli ve karmaşık tedavi gerektiren durumlardır. Bu bozukluklarla baş etmek için genellikle şu yöntemler kullanılır:
Psikoterapi: Psikoterapi, kişilik bozukluklarının tedavisinde yaygın olarak kullanılan bir yöntemdir. Terapi, kişinin kendini daha iyi anlamasına, düşüncelerini ve davranışlarını değiştirmesine ve daha olumlu ilişkiler kurmasına yardımcı olmak için yapılır.
İlaç tedavisi: Bazı kişilik bozuklukları için kullanılan bir yöntemdir. Bu ilaçlar genellikle anksiyete, depresyon veya psikotik semptomları yönetmek için kullanılırlar.
Grup terapisi: Grup terapisi, kişinin benzer sorunlarla karşılaşan diğer insanlarla bir araya gelmesini sağlar. Genellikle, bireysel terapiyi destekleyici bir niteliktedir.
Kendine bakma: Kendine iyi bakmak, kişinin kendine olan saygısını ve öz güvenini artırıcı bir etkiye sahiptir. Bu nedenle egzersiz, sağlıklı beslenme ve yeterli uyku, ruh sağlığı için önemlidir.
Kendine duyarlılık: Kişilik bozuklukları, kendine yönelik olumsuz düşünceler ve duygularla ilişkilidir. Kendine duyarlı olmak, bu olumsuz düşünceleri fark etmek ve değiştirmek için önemli bir adımdır.
Sosyal destek: Yakın arkadaşlar ve aile üyeleri, kişinin destek sistemidir. Sosyal destek, kişinin zor zamanlarında destek almasına yardımcı olur.
Unutulmamalıdır ki, kişilik bozukluklarının tedavisi uzun sürebilir ve bazen zorlu olabilir. Ancak, doğru tedavi ve destekle kişinin durumunu iyileştirmek mümkündür.
Uygulanan Tedavilerin Başarı Oranı Nedir?
Bu bozukluklarının tedavisi genellikle uzun sürelidir. Ayrıca başarı oranı tedavi edilen kişinin durumuna, kullanılan tedavi yöntemlerine, tedaviye erken başlamasına ve diğer faktörlere bağlı olarak değişkenlik gösterir. Bunun yanında tedavinin başarısı, bozukluğun şiddetine ve tipine de bağlıdır.
Bazı çalışmalar, kişilik bozukluklarına yönelik tedavilerin etkili olduğunu göstermektedir. Örneğin, Borderline için kullanılan Diyalektik Davranış Terapisi (DDT) gibi bazı terapi türleri, tedavinin başarı oranının yüksek olduğunu göstermiştir.
Ancak, tedavilerdeki başarı oranı kişiden kişiye değişir. Ayrıca tedavi, belirli bir zaman çerçevesinde sonuç vermek yerine uzun vadeli bir süreçtir. Tedavi başarı oranı, tedavi sürecine ve kişinin tedaviye katılımın düzeyine bağlıdır. Kişinin tedaviye uyumlu olması, terapiste güven duyması, düzenli olarak terapilere katılması, ilaçlarını doğru bir şekilde kullanması gibi faktörler, tedavi başarı oranını olumlu yönde etkileyecektir.
Tedavilerin Genel Başarı Oranı İstatistikleri
Kişilik bozuklukları tedavisi hakkında genel bir başarı oranı vermek zordur. Çünkü her kişilik bozukluğunun belirtileri, şiddeti ve tedaviye yanıt verme süreci farklıdır. Ancak, bazı çalışmalar, bazı kişilik bozukluklarının tedavisi için kullanılan belirli tedavilerin başarı oranlarını ortaya koymuştur.
Örneğin, Borderline için kullanılan Diyalektik Davranış Terapisi (DDT) ile yapılan araştırmalar, tedavinin yaklaşık %60-70 oranında başarılı olduğunu göstermiştir. Benzer şekilde, Antisosyal Kişilik Bozukluğu için Kognitif Davranışçı Terapi (KDT) ve Psikodinamik Terapi (PDT) tedavileri gibi bazı tedavilerin de belirli ölçüde başarı oranına sahip olduğu gösterilmiştir.
Ancak, kişilik bozukluğu tedavisi genellikle uzun vadeli bir süreçtir ve başarı oranı kişinin tedaviye ne kadar uyumlu olduğuna, terapi türüne ve kişilik bozukluğunun şiddetine bağlıdır. Ayrıca, bazı kişilik bozukluklarının tedavisi diğerlerine göre daha zordur. Hatta tedavinin tamamen sonuç vermesi yıllar alabilir.
Nüfusa Göre KB Oranı
Sıklığı hakkında net bir oran vermek zor olsa da, genel olarak toplumda belirgin kişilik bozuklukları görülme sıklığı %10 civarında olduğu tahmin edilmektedir. Ancak, bu oran farklı kaynaklarda değişebilir ve farklı ülkeler veya kültürler arasında farklılıklar gösterebilir.
Örneğin, bir çalışma ABD’de yaşayan yetişkinlerin %9,1’inin en az bir tanı aldığını bulmuştur. Başka bir çalışma ise, Avrupa’da yaşayan yetişkinlerin %6,1’inin en az bir tanı aldığını bildirmiştir.
Bununla birlikte, kişilik bozuklukları için sıklık tahminleri yapmak zordur. Çünkü bu tahminler, tanı kriterlerinin farklılık göstermesi, tanı koymada kullanılan araçların farklı olması, çalışmaların örneklem büyüklüklerinin farklı olması gibi birçok faktörden etkilenebilir.
Konu ile ilgili görüşlerinizi lütfen benimle paylaşın!